
UÇUŞ KORKULARI VE PANİKLERİ
“Aktrist Penelope Cruz’un, Continental Hava Yolları ile Newark'tan Barcelona'ya gitmeye hazırlanırken uçakta panik atak geçirdiği bildirildi. Cruz, uçağın harekete geçip kapıdan ayrılmasından sonra heyecana kapılarak kokpite gitti ve inmek istediğini söyledi. Valizlerin çıkarılması için uçağın kalkışının gecikmesi diğer yolcuları mağdur etti. Cruz, 2004 yılında Salma Hayek ile yaptığı bir yolculuk sırasında da aynı problemi yaşamıştı.”
Panik ataklar, uçak gibi içinden çıkma olanağının kısıtlı olduğu kapalı ortamlarda zaman zaman görülebilen korkulu yaşantılardır. Çarpıntı, terleme, nefes darlığı, çıldırıyor veya ölüyor gibi yoğun sıkıntılar tabloya eşlik edebilir. Uçak yolculuğu sırasında alkollü içecek talebinin artması, insanların daha gergin ve tartışma çıkarmaya yatkın olması, vs. uçuş anksiyetesinin örtülü ve değişik görünümleri olup, panik ataklar bu anksiyetenin zirve durumu olarak kabul edilebilir. Uçağa binerken başlayan, kalkış ve iniş aşamalarında artan endişeyi bastırmak için bazı kişiler ritüalistik davranışlardan medet umar (uçağa sağ adımını atarak girmek, belirli duaları okumak, büyüsel kökenli bazı hareketler yapmak, vs). Uçuş Korkusu romanında Erica Jong, “uçağı havada tutan şey annemin ve benim ettiğimiz dualardır… Türbulansta sarsılan uçakta ateist kalmaz” sözleri ile, insanın kritik durumlarda ne kadar pragmatik (veya ikiyüzlü!) olduğunu ironik biçimde vurgulamıştır.
Uçuş korkusu, seyahat amacıyla seyrek periyodlarda uçağa binen sıradan insanlar için bile önemli bir sorundur; ama ülkenin ve dünyanın her köşesine süratle gidip gelme zorunluluğunda olan politikacı, bilim adamı, işadamı, sanatçı, sporcu gibi kişiler için çok ciddi bir engeldir. Kuzey Kore Diktatörü Kim Jong-İl’in Rusya ziyaretini Sibirya’yı trenle aşarak yapması, Arsenal’in as oyuncularından Dennis Bergkamp’ın uzak deplasmanlara gidememesi; M. Ali Clay, Doris Day, Woody Allen, David Bowie, Charlie Sheen, R.Reagan, M. Jackson, Cher, A. Franklin, Lady Diana gibi ünlülerin de ya uçağa hiç binememek, ya da uçuşu paniğin eşiğinde tamamlamak zorunda kalmaları, konunun önemine ait örneklerdir.
Havayoluyla seyahat eden insanların en az %25’i açık veya maskeli bir uçuş korkusu içindedirler. Yani uçağa binen her 4 yolcudan birisi uçuş korkusu belirtilerini az veya çok göstermekte olup (yoğun korku % 10, orta düzeyde korku % 20-50), korkanların üçte ikisini de bayanlar oluşturmaktadır. Uçuş mürettebatının % 4’ünün sık sık, % 35’inin de zaman zaman korku duydukları rapor edilmiştir (erkeklerde % 24, bayanlarda % 43). Hafif ve orta düzeyde bir korku hemen her yolcuda ve hatta bazı uçak mürettebatında bile bulunabilir; tedbirli olmak bakımından bu düzeyde bir “akıllı korku” sakıncalı değil, hatta yararlıdır. Ancak pilot ve diğer uçucu grubu korkularını itiraf etmede büyük zorluk yaşarlar; benlik imajı, toplumsal prestij ve mesleki kariyerleri nedeniyle korkularını gizlerler ve bu durum da tedaviyi geciktirir veya güçleştirir. Buna karşılık özellikle bayan yolcuların böyle bir kompleksleri yoktur; onlar korkuyorlarsa, bunu dürüstçe ifade etmekte beis görmezler; bu bir avantajdır ve tedavileri de daha iyi yapılabilir.
Uçuş korkusunun nedenlerinden biri durumu kontrol edememek, diğeri de bilgisizlik tir; bu nedenle uçağın kontrolünü elinde tutan ve uçuş bilgilerine de sahip bulunan uçucular daha az, bilgisiz yolcular daha çok korkarlar. Korku duyan yolcuların uçakla, uçuşla ve kaza olasılıklarıyla ilgili bilgilerini artırmak yararlı olur. Birçok insan, “böylesine ağır bir metal kitlenin nasıl havada kalabildiği, kanatların türbulans gibi sarsıntılarda kolayca kırılabileceği, motorların bozulma durumunda uçağın taş gibi düşeceği...” gibi düşünceleri akıllarından uzaklaştıramazlar. Bu ve benzeri kaygılar bilgilendirme yoluyla hafifletilebilir.
Uçak kazalarının ve yarattığı can kayıplarının görece az olmasına karşın medyada daha sansasyonel biçimde yer alması nedeniyle, olduğunun çok üzerinde riskliymiş gibi bir yanılsama vardır. Aslında kaza istatistiklerine göre havayoluyla seyahat en emniyetli ulaşım biçimidir. Karayoluyla seyahatin yaşamsal riski havayoluna göre 266 kat, sigaranın ölüm riski uçuştan 4 bin kat fazladır; keza dünyada bir yılda arı sokmasından ölen insan sayısı, uçuş kazalarından ölüm sayısının çok üzerindedir. Bir havalimanının çıkışına, “yolculuğunuzun asıl riskli bölümü buradan sonra başlıyor” tabelası konulmuştur.
Kalkış gecikmeleri, uçak içinin havasız ve sıcak olması, sıkışık oturma düzeni, kabin ekibinin sinirli ve kaba tutumları, uçuş korkusunu tetikleyen faktörlerdir. Buna karşılık uçağın dış ve iç görünüşünün temizliği, kabin havasının serin ve hoş kokulu olması, ikramlar, hosteslerin sıcak ve samimi yaklaşımları, kaptan pilotun yolculuk ayrıntılarını anons ederken ses tonundaki güven verici unsurlar ise, endişe içindeki yolcuları büyük ölçüde rahatlatır.
Zihinlerindeki uçuş kazası kaygı ve korkusunu atamayan insanların uçağa binmekten imtina etmelerinin havayolu şirketlerine maliyeti (Boeing firmasına göre) yılda 2 milyar dolardır ve bunu gidermek amacıyla bu şirketlerin sponsorluğunda uçuş korkusu tedavi programları yapılmaktadır. Türkiye’de de zaman zaman THY tarafından uygulanan bu programların esası, uçuş korkusu yaşayan kişileri “sistematik duyarsızlaştırma” prosedürü kullanılarak, uçak ve uçuşla ilgili kaygı yaratan unsurlara yavaş yavaş alıştırmaktır. 1-2 gün süren tedavi programı uçak ve uçuşun güvenlik unsurları hakkında bilgilendirme ile başlatılır; sonra yer koşullarında (uçak simulatörlerinde) duyarsızlaştırma temrinlerine devam ettirilir ve sonunda gerçek uçak/uçuş koşullarıyla yüzleştirme biçiminde tamamlanır; başarı oranı %70-95’dir.
Son söz olarak şu çarpıcı istatistiksel rakamlar uçuş korkusu duyanları rahatlatıcı olabilir: Bir insanın uçak kazasında ölmesi için 1 milyondan fazla uçuş yapması veya havada 1.25 milyar km. seyahat etmesi gerekir.
Doç.Dr. Muzaffer ÇetingüçHavacılık Tıbbı Derneği Başkanı
27 Temmuz 2007
http://www.turkiyehaberci.com